29 Ağustos 2013 Perşembe

Anılar / Sahil

Ulan sınavdan önceki gün gezilir mi? Gezilmez tabi, biz de sınavdan 2 gün önce (zekiyiz ya) gezelim dedik.

Çok masumca başlamıştı halbuki.


Ekiptekilerden biri yorgun, diğeri sınav stresinde, öbürü ise benim. Gayet saçma sapan bir ekip yani. Hal böyle olunca seçenek az. Bakırköy sahil'e gidelim dedik. Çeşitli ulaşım araçları ile (minibüs) gittik mekana, tabi hayvan gibi yol yürümek zorundayız ta meydandan sahile. O kadar hayvan kadar değil de, yorgun olunca kaldırmıyor bünye. Oturduk kafeye, adamlar nasıl bir modelse artık self servis yapmışlar. İşin ilginç tarafı kafenin hepsi self servis değil. Sahil tarafına garson var. Daha yeşillik tarafındakiler kendi kendine artık. Resmen üvey evlat muamelesi.


Sınava girecek arkadaş başladı çizimlere. Bi tane çocuğu dikizliyor çaktırmadan. Bu biraz çizdi işte falan, dedim sahile gidelim olacak gibi değil. Kafede her yer "çın çın". O cam bardağa metal kaşık veren zihniyetin aklına sokayım zaten.


Çekirdek varmış zulada. Dedim tamam gömeriz bunu. Nereye gömüyorsun, çöp yok ortalıkta, torba var bir tane de, şüpheli bakıyor biraz. Oturdum ortaya hacım, açtım çekirdeği çat çut gidiyorum torba falan umrumda değil (en başta bir bakındım da siktirettim sonra). Gelen geçen de bakıyor tip tip. Hayır bana mı yoksa yanımdaki ressama mı bakıyorlar çözemedim. Toplumdan baskı yiyorum resmen ama çekirdekle çok güzel gidiyor, yiyorum ben de. Resim çizen arkadaş da dayanamayıp resim çantasına atıyor çöpleri. Canım ya. :)


Ben kafenin sinirini çekirdekten alırken abinin biri yaklaştı. Dedi işte siz eğitimli, 'modern' (takıldığım nokta bu) birine benziyorsunuz, yerlere çöp atmanız çok yazık, hiç yakıştıramadım dedi. Ulan kafam demlik olmuş elemanın bana dediğine bak. Tamam. Haklı olabilir ama o kadar insan varken neden ben ulan. Herkes mi kıro orada. Maalesef dedim yarım yamalak çekti gitti sonra. Arkasından baktım mal gibi. Dedim torba verin, verin çabuk! Yoksa çıldıracağım.


Torbaya atmaya başladım da, içimde hala keşkeler dönüyor. Tekrar gelse mesela gayet cevabını veririm herhalde diyorum da. Tekrar gelmiyor işte lalet olsun ki. O sırada gözüm tüfekle balon patlatanlara takılıyor. Hıncımı onlardan alacağım herhalde.


Tanesi 50 kuruştan 2 atış yapıyorum. "Vurdum mu" diyorum çocuk masumiyetiyle, artık oradaki abi de tribe mi girmiş nedir, "Yok, balık vurdun" diyor ruhsuzca. Tüfeği geri verirken "Balık vurmak daha iyi değil mi aslında lan, niye öyle demişler" diye düşünüyorum. Yanımdakilerle "Zaten yiviyle oynuyorlar, yoksa alayımız vururuz hehöhö" muhabbeti oluyor. O kadar FPS tecrübemin boşa gittiğine yanıyorum. Geri dönüş yolunda beyaz kulaklıklarda yaşamdan uzaklaşıyorum, kafada bir ton şey..


Hadi kal sağlıcakla..

1 yorum:

  1. Hayırlı olsun demek için bayağı geç kaldım sanırım, sonunda kendi üslubunda bir sayfaya aktarmışsın hislerini, ''geç''te olsa ilk ben tebrik etmek istedim seni=))Yeni blogunda ömrün boyunca başarılar sevgili kardeşim=)))

    YanıtlaSil